Life is Beautiful (spoiler içerir)

Film, İkinci Dünya Savaşı’ndan birkaç sene önceki zaman dilimiyle başlar. Guido, arkadaşıyla birlikte, arabayla  şehri gezmektedirler. Birden arabalarının freni tutmaz ve kendilerini kralı bekleyen mutlu, heyecanlı kalabalığın içinde bulurlar. Guido ve arkadaşı küçük ve önemsiz bir şey için tartışırlar. Guido ellerini yıkamak için gittiği çeşmenin orada küçük bir kız görür ve biraz sohbet ederler. Kendisinin prens olduğunu ve bir prensesle randevusu olduğunu söyleyip gideceği sırada; Guido’nun ileride hayatını birleştireceği Dora pencereden düşüyor.Daha sonra tesadüfler peşlerini bırakmıyor. Dora ve Guido’nun karşılıklı konuştukları sahnelerde 180 derece kuralını filmin hem yönetmeni hem de başrolü olan Roberto Benigni başarılı bir şekilde kullanmış.
    Amcasının evine geldiklerinde onu, Yahudi olduğu için barbarların dövmüş olduğunu öğreniyoruz. Bu sahnede amcasının söylediği “Sessizlik,  güçlü bir haykırmadan iyidir.” sözüyle Mussolini İtalya’sının faşizminin ağır kokusunu filmin henüz en başlarından alabiliyoruz. (İtalyan yeni gerçekçiliği: İtalya’daki Mussolini baskısı altında ortaya çıkması tesadüf değildir. Demokrasi ve ploretarya kavramının altını çizer. Akımın ana odağı yaşanmış deneyimler ve “gerçek insanlar”ın duygularıdır. Gerçeklik yanılsamasını koruyabilmek için birçok filmde oyuncular yerine “gerçek” insanlar kullanılır. İkinci Dünya Savaşı’nın beraberinde getirdiği yıkımı vurgulamak için seçilen mekanlar, seyircilerin filmlerin derdini daha iyi anlamasına yarar.)  Amcasının evi anlatması ve evdeki diğer diyaloglar çekilirken bir heykelin önünden alt açı kullanılarak çekilmiş.
    Guido belediyeye kitap toptancısı açmak için başvuru yapıyor, fakat oradaki görevliyle yaşadığı problem yüzünden bu hayali bir süreliğine suya düşüyor.  Daha sonra Guido garson olarak işe başlıyor. Gelen müşterilerden biriyle muhabbeti sırasında müfettiş olduğunu ve ertesi gün Dora’nın çalıştığı okula gideceğini öğreniyor. Guido, müfettişten önce, okula kendisini müfettiş olarak tanıtarak ve İtalyan ırkının üstün bir ırk olduğunu anlatmak için geldiğini söylüyor. Guido, ırkçı bir karakter değil. Müfettiş’in anlatacak olduklarını, içine kendinden mizahi öğeler ekleyerek anlatıyor.
    Dora’nın doğum günü Guido’nun garson olarak çalıştığı yerde kutlanıyor. Yemekte bulunan davetlilerin konuşmasına tanık olduğumuzda İtalya’da bulunan tüm sakatların öldürülmesi gerektiği, bunun devlete maddi anlamda büyük bir katkı sağlayacağından söz ediliyor. Aynı ırktan olsalar dahi  sakat olduğu için öldürülmek istendiğini anlatıyor. Burada düşünülen başka bir durum ise, ırk ayrımından öte İtalya’da o dönemde insan ayrımı yapılıyor olmasıdır. Dora’nın sevgilisi olduğunu öğreniyor. Dora, yemek sırasında masanın altında olan Guido’nun yanına gelip öperek onu kaçırmasını söylüyor. Guido’da yeşil bir Yahudi atıyla gelip Dora’yı kaçırıyor.  İkisinin girdiği kapıdan, aradan geçen zamanı sürprizli bir şekilde anlatan çocuk çıkıyor. Guido ve Dora’nın çocukları Joshua. Dora’nın, Joshua’yı banyo yaptıracağı bir gün, Joshua kaçarak Guido’nun yanına gelip banyo yapmak istemediğini söylüyor.Guido’da onu üstünde çiçeklerin olduğu bir dolabın içine saklıyor. Filmdeki ufak tefek ayrıntılar ileriki sahnelerde duygu yoğunluğuyla harmanlanarak tekrar hatırlatılıyor. Bu anlamda filmin dünyası çok planlı bir şekilde tasarlanmış.
    Bir gün eve gelen Dora, Yahudi olan Guido ve Joshua’yı barbarların alıp esir kampına götürdüğünü anlıyor. İtalyan askerine kendisininde gitmek istediğini söylüyor ve onları ikna eden Dora’da esir kampına gönderiliyor. Daha trene binmeden, Guido’nun hikayesi ve Joshua’nın oyunu başlıyor.Guido artık gördükleri, yaşadıkları her şeyi Joshua’ya bir oyunmuş gibi anlatmaya başlıyor.  Oranın bir oyun olduğunu, bin puan toplarlarsa kazanacaklarını ve kazanana gerçek bir tank verileceğini söylüyor. Filmdeki en iyi kurgulanmış ve en çok duygu karmaşasının yaşandığı sahnelerden bir tanesi,  Guido’nun Alman askerinin söylediklerini Joshua’yla aralarındaki oyunun bir parçasıymış gibi çeviriyor olmasıydı. 
    Yapılan acımasızlığın yansıtıldığı diyaloglardan bir tanesi de esir kampındaki bir Yahudi ve İtalyan kadın asker arasında geçiyor. Yerdeki bir taşa takılıp sendeleyen askere, yapılan tüm eziyetlere rağmen, Yahudi bir esir: “Bir şey oldu mu?” diye soruyor. 
    Dora, yaşlıların ve çocukların banyoya diye gaz odasına götürülüp öldürüldüğünü öğreniyor.  Joshua’nın, gaz odasına götürülüp götürülmediğini anlamak için çamaşırhanede Joshua’nın eşyalarını arıyor. Başka bir sahnede Joshua ve Guido, hoparlörden Dora’ya sesleniyorlar.
    Joshua , artık oradan gitmek istiyor. Guida ona kazanmak üzere olduklarını söylesede Joshua’yı vazgeçiremiyor. Eşyalarını topluyorlar ve yan taraflarında olan yatak arkadadaşlarına Guido, tankın bittiğini, çalıştırmak için yapmaları gerekenleri anlatınca Joshua gitmekten vazgeçiyor. İtalyan askerlerinin çocuklarını bulan Joshua onlarla oynuyor. Guida ve Joshua’nın konuştuğunu gören asker Joshua’yı asker çocuğu sanıp onların arasına alıyor. Asker çocuklarının yemek yediği salondan gelen gülme ve eğlenme seslerini duyan asker bağırarak onları uyarıyor. O dönemin ağır faşizminın yansımasını,  bu sahneyle ve filmin başlarındaki “Bu ülkede hiç kimse ses yapamaz.” Sözleriyle güçlenmiş olarak bir daha görüyoruz.
    Sadece köpek ve silah seslerinin olduğu bir geceye uyanan Guido savaşın kaybedildiğini ve oranın talan edilmeye gelindiğini görüyor. Joshua’yı alıp kurtulmak ümidiyle kaçıyorlar. Guido, Dora’yı bulmak için Joshua’yı orada güvenli olan bir dolaba saklıyor. Bunun son oyun olduğunu ve ortalık sessizleşene kadar kesinlikle oradan çıkmaması gerektiğini, oyunu kazanmak üzere olduklarını söylüyor. Dora’yı bulmak için giden Guido yakalanıyor. Joshua’yı saklamış olduğu dolabın önünden geçerken, ona oyun yaparak geçiyor. Guido’nun yaşadığı tüm ağır şartlara rağmen burada da güçlü bir karakter olduğunu görüyoruz. Oğluna son kez baktığını bilerek, onu korkutmamak için yeni bir oyunla gözlerine bakarak oradan uzaklaşıyor. Yakalanmış olduğu asker tarafından duvarın arkasına götürülüyor, ardından silah sesi geliyor.
    Banyo yapmak istemeyen Joshua’yı babası dolabın içine saklamıştı. Guido, bu sefer savaşın içindeki Joshua’yı korumak için oradaki bir dolaba saklıyor. Savaş bitip ortalık sessizleştikten sonra dolaptan çıkan Joshua’ya,  Amerikan askeri  yardım ediyor ve annesine kavuşuyor. Guido’nın söz verdiği gibi, oyunu Joshua kazanıyor  “gerçek bir tankla”  evlerine dönüyorlar.

1 yorum: